4/21/2015

Gününde Olmak!

Gününde olmak genelde sporculara özgü bir durum olarak algılanır. Maç sonrası sporcular Mağlup olduklarında “ben günümde değildim veya takım olarak günümüzde değildik” diyerek gününde olmanın önemini anlatırlar.

Entresan değil midir? Bütün hafta boyunca hazırlığa rağmen sporcu veya takımlar günüde olmadığı için maçı kaybederler. Peki o kadar çalışmanın bir önemi yok mudur? Eksik olan nedir? Daha başka yapılması gereken işler nelerdir?
İşe erken geldiği halde kendini toparlayamayan, bir türlü yapacaklarına odaklanamayan, ayılmak için fincan fincan kahve içen çalışanlara ne demeli.
Çok çalışmaktan konsantre olamayan, hayatı işle geçen fakat bir türlü uyuyamayan, yatakta bile iş gören, tatillerde kendini bir türlü tatile veremeyen ne kadar çalışan, yönetici, patron vardır dersiniz? Önemli kararlar vermek için gün bulamayan, verdiği kararları bir türlü içine sindiremeyen, karar vermek için çok zorlanan, iş stresi yüzünden sağlığı tehlikede olan yöneticiler gününde olmanın neresindeler acaba?
Yoksa gününde olmak bazı “Süpermen” veya “süpergirl”lere kısmet olan, bir durum mudur? Ya da piyango gibi bazı şanslı insanlara vuran bir ödül müdür?

Gününde olmak, her kim performans gerektiren iş yapıyorsa ki, bunlar ister sporcu, iş insanı, yönetici, aktör, öğrenci, ev kadını, berber vs olsun; herkesin işini iyi hatta mükemmel yapmak için öğrenmesi ve alışkanlık haline getirmesi gereken en önemli kazançlardan birisidir.
Gününde olmak bir duygu durumudur ve öğrenilir. Olimpiyat sporcularına, aktörlere, müzisyenlere veya doktorlara verilmiş özel bir hak değil, çalışarak kazanılan, geliştirilebilen bir durum ve alışkanlıktır. İşlerin daha verimli ve amacına uygun olarak yapılabilmesi için bir ön koşul ve gerekliliktir gününde olmak.
İnsan gününde olduğunda her şey doğaldır. İş yapmak için ilave bir enerjiye veya güce ihtiyaç duymaz. Enerji oradadır. Kaygı ve endişe yoktur. Her şey haz üzerine kurulmuştur. Kazanmak ve kaybetmek, yarışmak veya geçmek diye bir şey yoktur. Zaman olarak an’ı yaşar. Ne gelecek, ne de geçmiş önemlidir kişi için. Yalnızca istek ve işi büyük bir iştahla yapmak vardır.
Gününde olduğunda insan, huzurlu ve bir dinginlik içindedir. Konsantrasyon yoğundur. İç sesler yoktur ve hatta düşünce dahi yoktur. Kişi otomatik olarak hareket eder. Uyarılmış düzeyi optimumdadır. Algı kanalları her yönüyle açıktır. Olumlu duygu içerisindedir. Sezgileri ile hareket eder. Akıl burada sezgilerin emrindedir. Kişi dış seslere ve görüntülere kapalı ve yalnızca yaptığı işe odaklanmıştır.
İşte böyle bir durumdur günüde olmak. Böyle durumda birey yaratıcı, yüksek performans içinde ve ileri derecede motive olmuştur ve verimlilik düzeyi yüksektir.
Öğrenilebileceğini söylemiştik. Bunun için bu durumu oluşturan şartları bilmek ve istenilen durumlarda yeniden o duygu durumuna girebilmeyi geliştirmek gerekir. Bunun içinde ne zaman en iyi ve verimli saatinizi bulmanız gerekecektir. Daha önce bu duruma girdiyseniz ve yaşadıysanız neler olmuştu hatırlayın. Zihinsel, duygusal ve fiziksel açıdan hangi durumdaydınız? Neler yapmış, hissetmiş, düşünmüştünüz?
* Bunun için önce kaslarını rahatlatmanız gerekecektir. Gergin veya gevşek kaslarla gününde olamazsınız. Kaslarınızın optimum uyarılmaya ve rahatlamaya ihtiyacı vardır. Yani ne gergin nede gevşek olmamalısınız.
* Zihniniz yalnızca ana odaklanmalı ve yapacağınız iş dışında başka hiçbir şey sizi ilgilendirmemelidir.
* Yapacağınız işi yalnızca en iyi ve doğru şekilde aşkla yapmak istemelisiniz.
* Aklınızda kimseye bir şey ispat emek, birilerine gününü göstermek, öç almak vs asla olmamalı. Yüzde yüzünüzü vermeli ve sürece odaklanmalısınız. Ne daha önce yaptığınız bir iş veya işin sonu ne olacak gibi hiçbir kaygı olmamalı kafanızda.
* Kendinizi rahat bırakmalı ve olana bırakmalısınız kendinizi.
* Kazanmak veya kaybetmeye son vermelisiniz. Kazanmak ve kaybetmenin ötesine geçmelisiniz. Başarı, başarısızlık olmamalı.
Sadece yapmak istemeli ve yapmalısınız, ne yapacaksanız!
* Bulunduğunuz yer ve konum sizin en önemli yeriniz olmalı. Orada olmaktan büyük haz almalısınız. Almak için değil vermek için orada olmalısınız.
* Beklentileriniz minimum olmalı ve sadece o anı yaşamalısınız.
Sonuçta ne mi olacak? Yaşayın ve görün.
Gününde olacak, kendi gücünün yüzde yüzünü verecek, içinizde hiç korku olmadığı için son derece doğal olacak ve ne yaparsanız yapın keyif alacak ve yaptığınız iş çok bereketli ve verimli olacak. Sizi izleyenler sizden ilham alacak ve size imrenecektir.
Belki bu durumda her zaman kazanan olmayacaksınız fakat kaybetseniz bile içiniz rahat olacak. Fakat kazanma sansınız çok ama çok yüksek olacak ve başarı denen şey size ödül olarak verilecektir. Siz başarıya giden ve onu kovalamayan olmayacaksınız. Siz kendinin ve yaptığı işin efendisi durumuna geleceksiniz. Gerektiğinde bunu yapmakta ustalaşacak ve bunun ustası haline gecesiniz. Gün geçtikçe daha da ileri gidecek ve saygınlığınız her açıdan artmış olacak.
Kendinize gelmek ve üretmek için kahvelere, özel terapi seanslarına, kavgalara, yastık savaşlarına, gece yarılarına kadar oturmaya, içkiye, ilaçlara, enerji veren bilmem nelere, ihtiyacınız kalmayacak, bir beyniniz, olağanüstü derecede yaratılmış bir bedeniniz ve hormonlarınızı hatırladığınız sürece siz hep kazanan olacaksınız.

Pro. Dr. Turgay Biçer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder