5/03/2015

İspanya’da pedal çevirmek!


Bisiklet merakı hep var,
mümkün olduğunca seyahatlerimde bisiklet ile gezmeyi çok seviyorum, eh kendimi de tecrübeli kabul ediyorum,
güney Hollanda’yı tam bir hafta bisiklet ile dolaşmışım,
Fransa’da şarap bölgesini bisikletle gezmişim, düzenli spinning de yapıyorum, bir bisiklet seyahati neden olmasın diyerek, benim bu konuda oldukça iddialı Zeynep arkadaşımın peşine takılıp Costa Brava’da, Barcelona’ya bir buçuk saat mesafede, Girona yakınlarında, Giverola Otel’e bisiklet kampına geliyorum.
 
 Yola çıkmadan iki hafta önce Zeynep arıyor, kıyafet ve klipsli pedal kullanımı konusunda beni uyarıyor. O zaman bir şeylerin ters gittiğini anlıyorum.
Ben hep normal kıyafet ile bindim bisiklete , nasıl özel yani... Klipsli pedal da ne demek! Arkadaşım ‘gel ben de bir dene’ diyor. Denediğimin ikinci dakikası ayaklarımı pedallardan kurtaramayarak külçe gibi düşüyorum. Korku diz boyu ama bir kere yola çıkmışız, dönüş yok.... Grubumuz 13 kişi, 11i erkek, kimi milli bisikletci, kimi triatlet, hatta aralarında bu sporun en uzun ve zorlu dalı olan Demir Adam (ironman) yarışlarında koşanlar var. Yıllardır onlara katılan hemcinsim Zeynep’e bu yıl da ben ekleniyorum.

 İkinci şoku da İspanya’ya gelip kendimi sadece Almanca konuşulan bir ortamda bularak geçiriyorum. Hayalim bir seneden fazladır öğrenmeye çalıştığım İspanyolcamı kullanmak idi, ama hocalar da, ziyaretçiler de çoğunluk İsviçreli. Ağır Alman aksanlı İngilizce dinliyorum bol bol.

  Costa Brava, GiverolaOtelimizin yeri muazzam. Dimdik kayalıkların tepesine oturmuş, bembeyaz kumsallara ve bizim Akdeniz kıyılarından alıştığımız turkuaz rengi denize tepeden bakıyor. Tabii klipsden ve Almancadan sonra üçüncü şok, dimdik bir yamacın tepesinde olan bu otele her gün nasıl döneceğim... Her gün en az 4 km yokuş çıkmak gerekecek. Gözüm etraftaki güzellikleri göremiyor. Hemen bisikletimi alıyor, kimseye görünmeden viteslere ve klipse alışmaya çalışıyorum.

  Otelde, her tür spor imkanı var, ama aslen İsviçreli BikeHoliday
 
( www.bikeholiday.ch ) adlı şirketin işlettiği bir bisiklet kampı. Otelde yüzlerce bisikletci var, farklı tecrübe düzeylerine göre gruplara ayrılıyor ve sabah 9-9buçuk gibi herkes kendi grubu ile yollara çıkıyor. Gruplar için gün gün hazırlanmış farklı parkurlar var, ama akşam yine aynı noktaya dönülüyor. Sabah yola çıkmadan önce herkes öğlen yiyeceğini ve diğer ihtiyaçlarını üzerinde ismi olan çantalara koyup arabalara veriyor, öğleye kadar hiç durmadan bisiklet sürüyor. Arabalar öğlen mola verilecek yerde sizi bekliyor, piknik şeklinde yemekler yeniyor, genelde öğleden sonra üç ‘de otele geri dönülmüş oluyor. Dinlenmek için havuz, deniz, kapalı sıcak havuz, sauna, hatta masaj alternatifleri var. Akşam yemekleri ve sabah kahvaltısı açık büfe ve oldukça zengin. Bizim grup bu otele 6 senedir geliyor, en önemli nedenlerden biri de zengin mutfağı.
 

 Akşam sofrada şaşırıp kalıyorum, Demir Adamların muhabbeti kadın sohbetlerinden çok uzak değil . İlk akşam kuaför ve bacak muhabbeti, sonrasında da pilav mı yemek daha doğru makarna mı? Gluten almalı mı almamalı mı? üzerine tartışma. Tabii Lambada ile başlayan geyik muhabbetlerine artık burada girmiyorum,

  Akdenizin turkuaz rengi koyları
 
 İlk sabah doğal olarak ‘beginners’ yani acemilerin olduğu en alt gruba gidip kendimi yazdırıyorum. Zeynep de bugün bizimle geliyor, bir de Fransız bir kız var grupta. Doğal olarak gruplar zorlaştıkca hocalar gençleşiyor. Bu işi hızlıca öğrenip üst gruplara geçmek gerek. Ilk bir saat çok zor geçiyor. Sadece ben değil, bisikletin viteslerinden gelen seslere hoca da panik oluyor, beni direk arkasına alarak önce vites kullanmayı öğretmekten başlıyor. Yavaş yavaş her şeye alışıp işin keyfini çıkarmaya başlıyorum. Etraf baharın ilk günlerinin verdiği taze yeşilliklerle ve rengarenk çiçeklerle kaplı. Nefis bahar kokuları içinde sapsarı çiçek tarlalarının yanından geçiyorsunuz. Habire yokuş inip çıkarken karşınıza Akdeniz'in turkuaz rengi koyları sürpriz olarak çıkıveriyor. Tabii arada kamyonlarla da yan yana giderken buluyorsunuz kendinizi, ama sizi birey olarak görüyor, yavaşlıyor ve korna çalıp yüreğinizi ağzınıza getirmeden sessizce geçip gidiyor.

  Mesafeler hergün biraz daha artıyor. Program önceden belli ama gruba katılanların arzusuna göre daha uzun veya daha kısa parkurlar düzenlenebiliyor. İlk gün bizim acemi grubun hedefi 73 km ve Romania parkuru tamamlanacak, toplam 1.245m tırmanış var. 9da yola çıkıp, öğlen yemek dahil 2buçuk’da otele dönüyoruz. Eh havuz başında güneşlenmeyi hakediyoruz. İkinci günkü 85km ve yine 1.200 m tırmanış hedefimizi de hakkı ile tamamlıyoruz. 3.gün dinlenmeye ayrılıyor. Tabii bizim demir adamlar durmuyor, kimi yarışma hazırlık programlarına göre 1:30, kimi 1:35 dk koşularını yapıyorlar, ben de sabahın erken saatlerinde güzel koyların tepelerinde, nefis bahar havasını içime çekerek sabah yürüyüşümü yapıyorum. Öğlen otele 45 dakika mesafede St Feliu De Guixol’de deniz kıyısında La Taverna del Mar Restoran’da nefis bir ziyafet çekiyoruz. Michelin Kataloğunda da yer alan bu restoranın fiyatları ucuz değil, kişi başı 100 euro ama manzara, lezzet ve çeşit müthiş.

  4buçuk saatte 102 km
Her hafta bir uzun etap yapılıyor , 4.gün bizim uzun etap Bruniola Klisesine gidip dönmek. 4buçuk saatte tam 102 km ve 1.600 m toplam çıkış yapıyoruz. Kendimle çok gurur duyuyorum derken demir adamlar St Hillary ve Coll Formic tırmanışlarının da bulunduğu 203km ve 2.700 metre toplam çıkışı olan ve 7.5 saat süren bir etabı tamamlıyorlar. Yani benim 102 km hava civa. 

Son gün St Grau’ya, 70km gideceğiz diyorlar, 102km den sonra burun kıvırıyorum, ama daha yola çıkar çıkmaz durumu anlıyorum. Tam 11km ve 1saat 15 dakika hiç durmadan tırmanıyoruz. Artık gerçek bisiklet sporu neymiş gayet iyi biliyorum. Öğleye kadar parkuru tamamlıyoruz ve Tossa De Mar’da meydanda Restoran Rem Vell’de yine harika bir ziyafetle seyahatimize lezzetli bir nokta koyuyoruz. (kişi başı 40 euro civarı şarap dahil)

Döndükten sonra artık yaptığım spor yetmiyor, beraber gittiğim deli arkadaşlarıma yetişemem ama seneye de bu kampı tekrar yapacağımı gibi hissediyorum. Demir adamları sorarsanız günde 6 saat bisiklet, 1-1.30 saat koşu, ardından yüzme atremanlarını tamamlamak üzere havuzun yolunu tutuyorlar. Temmuz ayında Isviçre, Almanya ve Kanada’da yapılacak ‘Ironman’ yarışmalarına hazırlanmaya devam ediyorlar.

Tijen Mergen
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder