6/03/2015

DOĞDUĞUMUZDA “ANNE SÜTÜ” KORUYOR, YA SONRA?

Her tıp hekiminin fakülte yıllarında ilk öğrendiği şey 'sağlık' kelimesinin alamının, vücudun fiziksel ve ruhsal yönden iyilik halinde olduğu açıklamasıydı. 

Gerçekten hem fiziksel hem de ruhsal olarak “iyilik”durumunda mıyız?

Sanırım bu sorunun cevabını sadece o gün içinde yaptıklarımıza bakarak verebiliriz. Mesela bir gün içinde yaptıklarımızı ele alalım. Sabah uyanıyoruz içinde kimyasallar olan şampuan, duş jeli, diş fırçası ve deodorant ile güne başlıyoruz. Daha sonra çeşitli kremler, kozmetik ve parfüm ile daha iyi hissediyoruz. Çok sevdiğimiz kıyafetleri, yapımında kanserojen maddeler bulunduğunu bilmeden giyiyoruz.

Sıra geliyor kahvaltı faslına. Kimi neredeyse tamamen yapay olan süt ile bir kase GDO'lu mısır gevreğini tercih ederken, kimisi de içinde yok yok olan şarküteri ürünleri ile klasik kahvaltıyı tercih ediyor. Sonra evden çıkıyoruz ve şehrin trafiğini kucaklıyoruz. Sinir harbiyle dolu uzunca bir yolculuk sonrası artık işteyiz. İş stresi ile dolu bir günün ardından eve geçiyoruz. Bir şeyler atıştırdıktan (!) sonra mikrodalgada hazır satılan paketli mısırları patlatmaya başlayıp bir film ile günü sonlandırıyoruz...

Gün içinde yaptıklarımız buna çok benzer şeyler değil mi? Tabi ki günümüz koşulları ve teknolojinin ilerlemesiyle ister istemez hepimiz daha sağlıksız beslenir, daha hareketsiz yaşar olduk. 'Amişler gibi yaşamalıyız' tarzı ütopik bir muhabbet açmak değil amacım. Sadece hayat boyu sadece hastalanırken doktora gitmek yerine 'nasıl daha kaliteli yaşayabiliriz' fikrine değinmek istiyorum.

Her hekime fakültede öğretilen ikinci şey ise 'koruyucu hekimliğin önemi' dir. Doğduğumuzdan beri yapılan kontroller, aşılar hatta anne sütü bile koruyucu hekimliğin temel taşlarıdır. Peki ya büyüdükten sonra ne kadar korunuyoruz?

Bildiğimiz gibi kronik hastalıklar başta olmak üzere tüm hastalıkların sebebi genetiğimiz ve yaşam tarzımızdır. Malesef tıp, genetik sorunlara çözüm bulacak kadar ilerlemese de yaşam tarzımızı belirlemek hala bizim elimizde. Yapacağımız küçük değişiklikler ile hem beden hem ruh sağlığımızı koruyarak, aynı zamanda yaşam kalitemizi de arttırabiliriz.

Mesela klasik diyetler yerine kişiye özel beslenme programı ve beslenme eğitimi ile hem hayat boyu nasıl besleneceğinizi öğrenip, hem de yaşam tarzınıza ve uyku saatlerinize uygun bir beslenebilirsiniz.

Düzenli spor yapamasanız bile küçük egzersizler, kısa yürüyüşler, hatta en kötü bir önceki durakta inip yürümek bile çok fark ettirecektir.

Düzenli check-up yaptırarak, hastalıkları erken evrede yakalama şansınız artar. Ayrıca bu tetkikler sırasında,  vücudunuzda eksik olan vitamin ve mineralleri tespit edip, dışarıdan besin takviyeleri alarak, azalanları yerine koyarak metabolizmanızı dengeleyebilirsiniz. Böylece tedavi şansı artarken, sizin de yıpranma oranınız düşer.


Dr. Şelale Derya
www.icerikfabrikasi.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder