8/02/2015

Lesitin Sizin İçin İyidir! -Peki, Ne Kadar İyi?

Andrew W. Saul / www.doctoryourself.com



Lesitinin 
İngilizce doğru tellafuzu 
“LESS-A-THIN” ‘dir. 

(Daha ince / zayıf anlamındadır). 

Anlamını hatırlamakta hiç zorlanmazsınız, 
çünkü lesitin aldıkça, 
olduğunuzdan daha zayıf görünürsünüz!


Bir çorba kaşığı lesitin granülünde; (7,5 gram) yaklaşık 1700 mg fosfatidil kolin, 1000 mg fosfatidil inositol ve yaklaşık 2200 mg linoleik asit gibi esansiyel yağ asitleri bulunur.

Ayrıca, Omega-3 linolenik asit gibi değerli balık yağı da içermektedir. Günlük beslenme düzenimizde bu değerli maddelerden birinin ya da daha fazlasının az miktarda da olsa bulunması istisna değil, bir kuraldır.


- Lesitinin tadı kötüdür.      
- Peki, ne kadar kötü? 

Lesitinin kapsül şeklinde olanları en çok rağbet görenlerdir. Bu kapsüller sağlıklı gıda mağazalarında satılır ve kuşkusuz uygundur ama aynı zamanda da pahalıdır.

Bir çorba kaşığı lesitin almak için bile 8-12 kapsül almanız gerekecektir!

Günlük tamamlayıcı dozun üç ya da daha fazla yemek kaşığı olduğu düşünüldüğünde bu, bir sürü kapsül yutmak demektir.

Sıvı lesitin biraz daha ucuzdur.

Sıvı lesitin için damak tadı elde etmek şart diyebiliriz.

Kaşığınızı önce süte ya da pekmeze batırırsanız tadına daha kolay alışırsınız.

Sıvı lesitini aldıktan sonra da yine ağzınıza yine herhangi bir süt ürünü ya da pekmez atmanız akıllıca olacaktır. Sığır ve koyun beyni de lesitin için mükemmel bir kaynaktır ama onları tavsiye etmemi beklemeyin.

Yeterli miktarda lesitini kolayca almanın en iyi yolu muhtemelen lesitin granülleri kullanmaktır. Granülleri meyve suyunun ya da sütün içine karıştırıverirsiniz.

Granüller erimez ama içtiğiniz sıvıyla birlikte yutuverirsiniz. Üstelik lesitin granüllerini soğuk yiyecekleri süslemede de kullanabilirsiniz. Aklıma hemen dondurma geliyor! Ayrıca, yoğurdun içine karıştırıldığında da tadı fena değildir.

Lesitin granüllerini sıcak yiyeceklerin içine koyarsanız granüller erir, o zaman sıvı lesitin almış olursunuz.

Eğer bu “kafa patlatan” açıklama sizi hâlâ rahatsız ediyorsa tüm lesitin takviyelerinin soya fasulyesinden elde edildiğini bilmenizde fayda var. Soya fasulyesine alternatif başka bir kaynak da yumurta sarısıdır. Yumurta sarısını az pişmiş (rafadan) olarak yerseniz genelde daha fazla faydasını görürsünüz.

Zayıflamak İçin Lesitin Granülleri

Soya Lesitin Granüllerinin Faydaları Nelerdir?
Gord Kerr -  

Genel Bakış  

Karaciğer ve kalın bağırsağın mukus tabakasının önemli bir bileşeni tarafından üretilen lesitin, fosfolipidler olarak bilinen yağda çözünür üç tip molekülden oluşmaktadır. 

Bu moleküller hücre zarları için önemli yapı taşlarıdır ve kolesterol ve trigliserid ile birlikte hücre iletişimini kolaylaştırmaya ve hücrelerin birbirine yapışmasını önlemeye yardımcı olur. 

Soya fasulyesi lesitin açısından zengindir ve soya lesitin granüllerinde kullanılır. Soya granülleri, hücre zarlarında doğal olarak bulunan tüm maddeleri ihtiva eden doğal bir bileşiktir.



Zayıflamak İçin Lesitin Granülleri  

Lesitin kolin ve inositolden oluşan bir yağ tipidir. Vücutta hücre membranlarının bir ana bileşeni olarak lesitin, hücrelerinize girip çıkanları düzenlemeye yardımcı olur. Lesitinin bir kısmı vücutta üretilir, gerisini de beslendiğiniz gıdalar yoluyla alırsınız. 

Bu yağ, yumurta sarısı, balık, soya ve fasulye gibi çeşitli gıdalarda bulunur ve Vanderbilt Üniversitesi’ne göre yeterli miktarda lesitin almalısınız. 

Lesitin takviyeleri granüller dahil olmak üzere çeşitli şekillerde mevcuttur ve kullanıma uygundur.

Lesitin takviyeleri üreticileri günlük beslenmenize lesitin granülleri eklemenin kilo kaybına yardımcı olmasının nedenlerini aktarırlar.
Lesitinin kandaki yağın taşınmasında önemli bir rol oynadığı gerçeği bu iddiaları desteklemektedir. 

Lesitin granülleri almanın kilo kaybına yardımcı olmasının yanında sağlık açısından da birtakım faydaları var. 2008 yılında yapılan bir araştırma lesitin takviyesinin, kolesterol ve trigliseritler dahil olmak üzere kandaki lipid düzeylerini düşürmeye yardımcı olduğunu ve lipid metabolizmasında rol oynadığını bildiriyor. Kolesterol ve trigliserid düzeylerinin iyileştirilmesi kalp sağlığını geliştirir ve kalp hastalığı riskini azaltabilir. 

Beslenme alışkanlığında lesitin granül takviyelerine yer vermenin Alzheimer ve demans hastası olan kişilerde hafızayı güçlendirdiği ve ruh halini iyileştirdiğine dair de kanıtlar bulunmaktadır..                 

7/22/2015

ISTANBUL BOGAZINDA...



LifeTIME CEO’su Sergio Diaz; Türkiye LifeTIME ekibi ile Boğazın muhteşem esintisinde verimli bir toplantı gerçekleştirdi. 

LifeTIME; Nutraceutical grubuna bağlı, Dünya’nın önde gelen besin takviyeleri markası olduğunu aktaran Diaz; Nutraceutical'ın bünyesinde 52 markayı ve 9,000  ürünü barındırdığını belirterek; tüm Türk halkına, «doğal ürünlerle»ömür boyu sağlık diledi. 





7/14/2015

BAYRAM KARTLARI: Sağlık Bilincimize Katkılar

Bu bayram; bayram coşkusunu ve mesajımızı "birlikte paylaşalım" istedik. Sosyal Medya ekibimiz; sizler için 20 ayrı kart tasarladı.

Ayrıca; sağlık elçileri olarak, bayramdaki yoğun şeker tüketimine dikkati çekebilmek üzere minik bir de hatırlatma ekledik. Bu ORTAK MESAJ (#şekeridozundayiyelim)  çerçevesinde, aşağıdaki kartlardan istediğinizi bilgisayarınıza indirip,
eczanenizin ya da şahsınızın
- Facebook Profilinde
- Facebook zaman tüneli mesajında
- Instagram, Twitter hesaplarınızda
- Whats'up ve Email gönderilerinizde
PAYLAŞABİLİRSİNİZ.

Sağlıklı mutlu bir bayram dileğiyle, selam ve sevgilerimizle:)

FACEBOOK PROFİLİNİZ'de, TWITTER ve E-MAIL mesajlarınızda kullanabileceğiniz ölçüler:









































































































INSTGRAM'da, WHAT'S UP'ta ve MOBIL mesajlarınızda kullanabileceğiniz ölçüler:



































































































































































































































































































































7/03/2015

Babanın Kolunu Kendi Beyninle Hareket Ettirebilirsin!

Dünyanın %20'sinde sinir hastalığı bulunuyor. Bu hastalıklar için tam bir tedavi bulunmuyor. Bu durumda yapılabilecek en iyi şeylerden birinin; eğitim sürecinde geriye giderek, "sinirbilimi" hayatın içine katmak olduğunu düşünüyor Neuroscientist Greg Cage
Ve "elektrofizyolojinin" sinirsel bir devrimin gelişimini başlatacağını, gözler önünde sunduğu testle, kanıtlıyor bizlere..
VIDEO YU IZLEYINIZ: https://www.ted.com/talks/greg_gage_how_to_control_someone_else_s_arm_with_your_brain?language=tr

Greg Gage, beyin bilimini herkese erişilebilir hâle getirmeyi kendine amaç edinmiş. Bu eğlenceli ve biraz da ürkütücü videoda, sinirbilimci ve TED Kıdemlisi olan Greg, bir seyircinin özgür iradesini elinden almak için basit ve ucuz bir Kendin Yap seti kullanıyor. Bu bir hokkabazlık değil; gerçekten işe yarıyor. İnanmak için görmeniz gerek."

6/16/2015

15 Dakika Güneş Işığı Lütfen!

Nihayet güneş sıcak yüzünü gösterdi bize, şimdi kış bakımlarını bir yana bırakıp güneş ürünlerine ağırlık verme zamanı ama güneş ışınlarından ne kadar yararlanmalı, ne kadar da korunmalıyız? Zira D vitamini sentezi için ona ihtiyacımız olduğunu bazen unutuyoruz!

Uzun yıllardan beri, giderek artan bir hızla güneş ışınlarının zararlarından bahsediyoruz, fena halde güneşten korkar olduk ama kozmetik araştırmacıları sayesinde geliştirilmiş güneş ürünleriyle ışınlardan korunarak güneşe çıkabiliyoruz. Ama bir de madalyonun öbür tarafı var. Çünkü güneş, yavaşça dünyaya yaklaşırken ışınlarıyla tüm canlıları kış uykusundan uyandırıyor, doğada bir şenliktir başlıyor, bu arada bizi de yeniden yapılandırıyor.

Elbette onun hücrelerimizin içine sızarak DNA yı bozan UV A ve B ışınlarından korunacağız, ama korunmayı da abartmayalım, unutmayalım ki, D vitamini sentezini uyararak kemiklerimizi yapılandıran da güneşin B ışınlarıdır...

İnsan ömrü uzadı... Şimdi kimseye yaşlı denmiyor, çünkü zamana meydan okuyor kendimizi sevmeyi ve korumayı öğreniyoruz. Ancak zaman işlevini yapıyor, organizma giderek hızını kaybediyor, kimi önemli silahlarını da yitiriyor bu arada. Bazı değerli maddeler organizma tarafından artık eskisi gibi üretilemiyor. Kemik yapılanmasında önemli rolü olan D vitamininin kendi küçük görevi büyük ve varlığı bizim için o kadar gerekli ki... Kemiklerimizin ilerki yaşlarında süngere dönüşmemesi için D vitaminini hayatımızdan eksik etmemeliyiz.

İşte o zaman da D vitamini sentezi için güneş ışınlarına ihtiyacımız var. Zira biz tek başımıza yeterince D vitamini üretemiyoruz, bu yüzden de ilk gençlik yıllarından itibaren D vitamini eksiğimizi dışarıdan takviye etmemiz gerekiyor.

Ne var ki sadece yiyeceklerden aldığımız D vitamini sağlam kemiklere sahip olmak için yeterli olamıyor, oysa güneş ışınları altında cilt D vitaminini üretmeye başlıyor. Uzmanların açıklamasına göre 15 dakika güneşlenme sayesinde 10 000 ünite D3 vitamini üretiyoruz, oysa bir kaşık balık yağının bize sağladığı D3 vitamini sadece 1 360 ünite. Özellikle yaşlandıkça kemiklerin zayıflaması, artık yapılandırılamaması yüzünden kırık riski ile karşı karşıya kalıyor insanlar, üstelik sanıldığı gibi kemik erimesi dediğimiz bu zayıflama sadece kadınları değil erkekleri de tehdit ediyor.

D vitamini sadece kemikleri sağlamlaştırmakla da kalmıyor, kalbimizi koruyor ve kansere karşı da güçlendiriyor bizi. Bu anlamda D vitamini aynı zamanda bir gençlik iksiridir de diyebiliriz.

Bu arada kemiklerimizi korumak için uzmanların önerilerine de kulak verelim:

- Öncelikle güneşlenmemiz gerekiyor, ama UV ışınlarından korunmayı da ihmal etmeden...
- D vitamininden yana zengin gıdalar almalıyız... 
- Ekvatora yaklaştıkça güneş bize yakın duruyor ama uzaklaştığımız ölçüde de kış aylarında güneşten yararlanamıyoruz o yüzden kış aylarında D vitamini takviyesi yapmalıyız.
- Esmer tenlerde pigmantasyon cildi güneşe karşı korumakta, ancak aynı zamanda yeterli D vitamin sentezi yapamamakta, bu nedenle esmer tenlerde D vitamin takviyesi daha önemli.
- Hareketsiz kalmamalı, en azından günde yarım saat yürümeliyiz...
- Süt ve balık, özellikle de somon balığı D vitamininden yana zengin gıdalar.

 www.icerikfabrikasi.com

6/10/2015

LifeTIME Ekibi Gölyazı Bursa'da


#‎Gölyazı‬ köyüne kısacık bir bakış... ( Gölün Üstü Köprü | Sandal Sefaları Bitmeden Gel | Yokuştaki Taş Evler | Göl Balığı | En Baba Leylek'ten Güle Güle. .)

6/03/2015

DOĞDUĞUMUZDA “ANNE SÜTÜ” KORUYOR, YA SONRA?

Her tıp hekiminin fakülte yıllarında ilk öğrendiği şey 'sağlık' kelimesinin alamının, vücudun fiziksel ve ruhsal yönden iyilik halinde olduğu açıklamasıydı. 

Gerçekten hem fiziksel hem de ruhsal olarak “iyilik”durumunda mıyız?

Sanırım bu sorunun cevabını sadece o gün içinde yaptıklarımıza bakarak verebiliriz. Mesela bir gün içinde yaptıklarımızı ele alalım. Sabah uyanıyoruz içinde kimyasallar olan şampuan, duş jeli, diş fırçası ve deodorant ile güne başlıyoruz. Daha sonra çeşitli kremler, kozmetik ve parfüm ile daha iyi hissediyoruz. Çok sevdiğimiz kıyafetleri, yapımında kanserojen maddeler bulunduğunu bilmeden giyiyoruz.

Sıra geliyor kahvaltı faslına. Kimi neredeyse tamamen yapay olan süt ile bir kase GDO'lu mısır gevreğini tercih ederken, kimisi de içinde yok yok olan şarküteri ürünleri ile klasik kahvaltıyı tercih ediyor. Sonra evden çıkıyoruz ve şehrin trafiğini kucaklıyoruz. Sinir harbiyle dolu uzunca bir yolculuk sonrası artık işteyiz. İş stresi ile dolu bir günün ardından eve geçiyoruz. Bir şeyler atıştırdıktan (!) sonra mikrodalgada hazır satılan paketli mısırları patlatmaya başlayıp bir film ile günü sonlandırıyoruz...

Gün içinde yaptıklarımız buna çok benzer şeyler değil mi? Tabi ki günümüz koşulları ve teknolojinin ilerlemesiyle ister istemez hepimiz daha sağlıksız beslenir, daha hareketsiz yaşar olduk. 'Amişler gibi yaşamalıyız' tarzı ütopik bir muhabbet açmak değil amacım. Sadece hayat boyu sadece hastalanırken doktora gitmek yerine 'nasıl daha kaliteli yaşayabiliriz' fikrine değinmek istiyorum.

Her hekime fakültede öğretilen ikinci şey ise 'koruyucu hekimliğin önemi' dir. Doğduğumuzdan beri yapılan kontroller, aşılar hatta anne sütü bile koruyucu hekimliğin temel taşlarıdır. Peki ya büyüdükten sonra ne kadar korunuyoruz?

Bildiğimiz gibi kronik hastalıklar başta olmak üzere tüm hastalıkların sebebi genetiğimiz ve yaşam tarzımızdır. Malesef tıp, genetik sorunlara çözüm bulacak kadar ilerlemese de yaşam tarzımızı belirlemek hala bizim elimizde. Yapacağımız küçük değişiklikler ile hem beden hem ruh sağlığımızı koruyarak, aynı zamanda yaşam kalitemizi de arttırabiliriz.

Mesela klasik diyetler yerine kişiye özel beslenme programı ve beslenme eğitimi ile hem hayat boyu nasıl besleneceğinizi öğrenip, hem de yaşam tarzınıza ve uyku saatlerinize uygun bir beslenebilirsiniz.

Düzenli spor yapamasanız bile küçük egzersizler, kısa yürüyüşler, hatta en kötü bir önceki durakta inip yürümek bile çok fark ettirecektir.

Düzenli check-up yaptırarak, hastalıkları erken evrede yakalama şansınız artar. Ayrıca bu tetkikler sırasında,  vücudunuzda eksik olan vitamin ve mineralleri tespit edip, dışarıdan besin takviyeleri alarak, azalanları yerine koyarak metabolizmanızı dengeleyebilirsiniz. Böylece tedavi şansı artarken, sizin de yıpranma oranınız düşer.


Dr. Şelale Derya
www.icerikfabrikasi.com

5/28/2015

2020 Sonrasına İleri Sarma

“Physics of the Impossible” (2008) ve “Physics of the Future” kitaplarının yazarı ünlü fizikçi ve fütürist Dr. Michio Kaku 2020 sonrası dünyayı tasvir ediyor...City University of New York profesörü Dr. Michio Kaku’nun geleceğin dünyasıyla ilgili anlattıkları, hem hayatımızın hem de iş dünyasının nasıl şekilleneceğiyle ilgili çarpıcı ipuçları veriyor.

Teorik fizik profesörü olan Kaku, öyle sıradan biri değil. Harvard fizik bölümünü birincilikle bitirmiş ve kendine Einstein’ı örnek alarak onun çalıştığı konularda çalışmış. Şimdilerde kuantumcu, fütürist ve popüler bilimci olarak tanınıyor. Kuantum alanında “Sicim alanı kuramı” ve “süpersicim kuramı” olarak anılan iki önemli teorinin de sahibi. Dünyanın en zeki bilim insanları arasında gösterilen Kaku’nun popüler olmasının nedeni, pek çok radyo ve TV programına katılması, belgesellere konuk olması, makaleler yazması ve New York Times en çok satanlar listesine giren “Physics of the Impossible” (2008) ve “Physics of the Future” (2011) adlı iki kitap... 2014’te ise “The Future of the Mind” adlı kitabını çıkarttı.

Geleceğin teknolojileri ve iş modelleri
Peki, geleceğin teknolojileri hangi teknolojiler? Elbette bilgisayar ve iletişim teknolojileri zaten elde var bir... Diğerlerini ise biyoteknoloji, yapay zeka, nanoteknoloji ve kuantum çağı olarak sayıyor Kaku. Bu aşamadan sonra, tıpkı müzik ve eğlence endüstrisi gibi tüm sektörlerin tek tek dijitalleşeceğini anlatıyor.

Peki, her sektörün “dijitalleşmesi” nasıl mümkün olacak? Yani müzik endüstrisinin, sinemanın, medyanın yaşadığı dijitalleşme süreci örneğin, ulaşım, eğitim, tıp, turizm gibi alanlara nasıl uyarlanacak?

Michio Kaku, bizim de tahminlerimiz doğrultusunda kapitalizmin yeni bir büyüme dalgasına gireceği tarih olan 2020 sonrasında, dünyaya milyarlarca çipin yayılacağını, bu çiplerin yaşam biçimimizi bir daha geri dönülemeyecek şekilde değiştireceğini düşünüyor. Bu döneme de “silikon ertesi çağ” veya “kuantum bazlı bilgisayar çağı” adını veriyor. Kaku’ya göre bilgisayar ve internet 2020 sonrasında hem her yerde, hem de hiçbir yerde olacak.

Halihazırda “Google glass” örneğinde gördüğümüz internet gözlükleri sayesinde “Augmented reality” yani “Artırılmış/zenginleştirilmiş gerçeklik” uygulamaları hayatımızın bir parçası haline gelecek. “Gerçekliğin üzerine sınırsız sanal bilgi bindirilmesi” olarak tarif edebileceğimiz sanal gerçeklik uygulamaları yalnızca internet gözlükleriyle sınırlı kalmayacak. Bilgisayar o denli küçülecek ve esnek hale gelecek ki, gözlük takmak istemeyenler aynı olanağa dijital kontakt lenslerle erişecek. Peki, bu gözlükler ve lensler ne yapacak veya bunlarla ne yapılacak?

Her şeyden önce internet artık gözlüklerimizde ve lenslerimizde olacak. Görüntü tanıma teknolojisi sayesinde gözlüklerimiz yüzleri tanıyacak, tanıdığı yüzlerin kimlik bilgisini, Facebook veya Linkedin hesaplarından alıp gözümüzün önüne getirebilecek. Yurtdışında isek veya bir yabancıyla konuşuyorsak, dinliyorsak konuşma kendi dilimizde altyazı olarak gözümüzün önünden geçecek. Michio Kaku, ses çözümleme ve anında çeviri yazılımlarıyla Çince’den İngilizce’ye artık mükemmel çeviriler yapılabildiğini söylüyor. Kaku’nun öngörüleri yanında aynı teknolojinin kullanıcılara sesli olarak da ulaşacağını düşünüyorum. Yani tıpkı sesli simultane çeviri uygulamaları gibi bir takım artırılmış gerçeklik uygulamalarının sesli olarak kullanımı da yaygınlaşacaktır.

Gözlük ve lensler aynı zamanda dosya görüntülemek, dosya düzenlemek, ürün ve fiyat arama gibi işlerde de kullanılacak. Yani alışverişe çıktığımızda, karşılaştırmalı fiyatlar ve karşılaştırılmış ürün özellikleri hep gözümüzün önünde olacak. Yani kısacası bu teknoloji sayesinde, her birimiz gözünün önünden sürekli bir takım bilgiler geçen birer terminatör gibi olacağız. İnsanların işlerini, hobilerini, ilişki durumlarını anında öğrenirken, yolda bizi bekleyen tehlikeleri, çevremizdeki arkadaşları, hatta nesnelerin arkasını görebileceğiz.

Görüntüleme teknolojisindeki bir diğer değişim de her yeri birer akıllı iletişim mecrası haline getirecek olan esnek ekranlar olacak. Esnek ekranlı cep telefonları, kağıt kadar ince ve ucuz bilgisayarlar hayatımızın bir parçası haline gelecek. Bu sayede duvar kağıtlarımız ihtiyacımız olduğunda bizle konuşacak. Ne mi konuşacak? Bedeninizdeki verileri anında alabilecek robo-doktorlar sağlık durumunuzu izleyecekler ve örneğin duvar kağıdınızdan sizle konuşup sağlığınızla ilgili tavsiyelerde bulunacaklar.

Michio Kaku, bu uygulamaların sağlık harcamalarında ciddi bir düşüş sağlayabileceğini söylüyor. Görüntüleme teknolojisinin neredeyse nano boyutlara inmesi, sağlık alanında da önemli gelişmelere neden olacak. Küçük hap kameralar sayesinde bugün oldukça zahmetli olan birçok işlem son derece kolaylaşacak. Akılı tuvaletler ve akıllı DNA cipleri sizi sürekli DNA taramasından geçirerek, kanser gibi hastalıkların oluşmasından on yıl önce sizi uyaracak.

Buna benzer şekilde, istediğiniz özel öğretmenler, sanal eğlence, üç boyutlu oyunlar ve şu anda tahmin edemediğimiz birçok uygulama, evinizin ve ofisinizin duvarlarında olacak. Bilgisayar ve ekranların kağıt kadar incelip ucuzlaması, hayatımıza kağıt gibi kullanılıp atılabilen bilgisayarları sokacak.

Peki, bütün bu gelişmeler karşısında girişimcilerin ne yapması gerekiyor? Michio Kaku, değişime direnmeme ve değişimden faydalanma çağrısı yapıyor. Rekabetin artacağı, müşterinin daha fazla bilgi ve veri işleme olanağının olduğu, yani bugünkünden daha fazla kral olduğu günler bizi bekliyor. Bu ortamda hayatta kalabilmek için de markaya ve konumlamaya daha fazla odaklanmak gerekiyor. Bunun yanında pazarlamanın da veri madenciliğine ve büyük veri işlemeye de önemli bir kaynak ayırması gerekiyor.

Güventürk Görgülü
www.icerikfabrikasi.com 

5/25/2015

2.İstanbul Eczacılık Kongresi İzlenimleri

 


22-24 Mayıs 2015 tarihlerinde Grand Cevahir Otel’de ikincisi yapılan İstanbul  Eczacılık Kongresi tamamlandı.

Farmasima Sağlık Hizmetleri; 
2 marka 
(LifeTIME Vitamin&Minerals ve 
Nordic Naturals Özel Omega Serisi) ile 
kongrede yerini aldı.





İstanbul dışından da pek çok eczacının katıldığı kongrede; yapılan sempozyumlar arasında “Sağlık Politikalarının Genel Seçimlere Etkisi” konulu panel en çok ilgi gören oturum oldu. 

Moderatörlüğünü Gazeteci Metin Uca’nın yaptığı panelde; Araştırmacı Adil Gür, TTB öncel dönem başkanı Eriş Bilaloğlu, Doktor ve Aktivist Mustafa Sütlaş, ESAM Başkanı gazeteci Sibel Güneş ve Eczacının Sesi Dergisi G.Y.Yönetmeni Ecz Hakan Gençosmanoğlu yorumlarını aktardı.

Ayrıca; Kocaeli Eczacı Odası Başkanı Ecz Sinan Usta’nın moderatörlüğünü yaptığı “Eczacılığın Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri” paneli de ile izlendi. 


Bu oturumda; İzmir Eczacı Odası Başkanı EczTuncay Sayılkan, Bursa Eczacı Odası Başkanı Kubilay Aydın, Gaziantep Eczacı Odası Başkanı İrfan Demirci, Diyarbakır Eczacı Odası Başkanı Ferat Değer, Ankara Eczacı Odası Genel Skereteri Prof.Dr.Mustafa Arslan yorumlarını sundular.

Dr. Ozan Batıgün’ün “Farmakoekonomi” konusunda aktardıklarının da büyük ilgi gördüğü kongreye, Ali Poyrazoğlu da “Fark Yaratan Eczacı” sunumu ile renk kattı.

Eczacı Ferişte Hacısüleyman ile Tanju Çaka’nın ortaklığında kurulan LifeTIME Besin Takviyelerinin Türkiye temsilcisi olan Farmasima Sağlık Hizmetlerinin standında; Nordic Naturals markası öne çıkarıldı.

Nordic Naturals’ın “çok yüksek oranlarda ki biyoyararlılığını gösteren literatür” eczacılar tarafından büyük merakla incelendi. 

Omega 3 balık yağı doğrularının sıklıkla tartışıldığı bugünlerde; Omega 3 içeren “krille göre %382, somona göre %227 ve Omega’nın etil ester formuna göre de %47” daha fazla biyoyararlılığa sahip olan Nordic Naturals Ultimate Omega-3’ün Türkiye’de büyük ses getireceği ifade edildi. 

Görüşülen eczacılar; “bu kadar yüksek oranda” faydası ispatlanan bir balık yağını, güvenle müşterilerine sunabileceklerini aktardılar.


Kongre sırasında Farmasima standında; vitamin ve mineral alanında tüm Dünya’da en çok tercih edilenlerden olan LifeTIME Besin takviyelerinin “güçlü formülasyon”avantajına dikkat çekildi. 

Vitamin, mineral ve bitki özlerinin son derece mükemmel birleştirildiği LifeTIME Besin Takviyelerinin; hedeflenen ana sorunu tam destekleyen formülasyonlarının, yan endikasyonlara da hitap eden içeriğiyle “çok ekonomik” olduğu vurgulandı.  Benzer markalar da birkaç ayrı ürünle cevaplanabilecek konulara; LifeTIME serisinde, tek bir ürünle, etkin destek alınabildiği için "LifeTIME: ekonomik ve hesaplı" olarak tanımlanıyor.

5/17/2015

Doğru Bildiğimiz Yanlışlar

Günümüzde her konuda olduğu gibi kişisel bakım ve güzellikle ilgili konularda da hızlı iletişim sayesinde bilgi bombardımanı altındayız. Ancak bize ulaşan bilgilerden hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu konusunda seçici olmak gerekiyor. Unutmamalı ki sorunların çözümü kişiye göre, her bünyenin özellikleriyle ve yaşam biçimiyle ilgili olarak farklılık gösterir. Ama genel olarak doğru bildiğimiz yanlışları da gözardı etmemeli!
  • Kahve içmek selülite yol açar: YANLIŞ: Kahve içmenin selülitle ilgisi yoktur. Aksine kafein zayıflatıcı ve selülit tedavilerine destek olan formüllere girip içeriğinde yer aldıkları ürünün cilde nüfusunu kolaylaştırıyor ve yağ dokusunun parçalanarak kullanılmasına yardımcı olur..
  • Baldırlarda cildin dalga dalga olması selülittendir; YANLIŞ: Yere uzandığınızda baldırlardaki bu dalgalanma siliniyorsa ya da ayaktayken elinizle gerdiğinizde kayboluyorsa gördüğünüz dalgalanmanın nedeni sadece cildin gevşemesiyle ilgilidir.
  • Portakal görünümü selüliti işaret eder:YANLIŞ: Her zaman değil, zira selülit başlangıç döneminde kendini göstermez, yüzeyde görülen selülit yerleşmiş bir selülittir. Başlangıçtaki selüliti, deriyi parmakların arasına aldığınızda fark edilir. Bu dönemde de selüliti kontrol altına almak daha kolaydır,
  • Sauna fazla kiloları eritir: YANLIŞ: sauna sonrasında bir sıkılaşma hissedilir. Saunada sadece terlenerek su kaybedilir, yağlar erimez.. Ayrıca sauna sonrası bardak bardak su içilir, kaybedilen suyun kazanılması için, dolayısıyla sağlık kurallarına uyulan bir sauna seansı ile hiçbir şey kaybedilmez, toksinler sürülür sadece.
  • Sabahları aç karnına limonlu su içmek zayıflatırYANLIŞ. Limonun bağırsakları çalıştırıcı özelliği vardır, ancak soğuk ya da ılık suyun veya limonlu suyun zayıflatıcı etkisi yoktur.
  • Her insan günde 1.5 litre su içmelidir. YANLIŞ: Evet, organizma için su çok gereklidir ve her gün yeterli miktarda su alınmalıdır. Ancak suyu birçok gıdadan da alıyoruz. Kişiye göre bu su miktarı değişir, su içmelisiniz ama bedeninizi iyi tanıyıp ne miktarda su içeceğinize siz karar vermelisiniz. Zira gereğinden fazla su, organizmada mineral kaybına yol açıp tansiyonu düşürür, böbrekleri yorar. Susadıkça için, ama susuz kalmayın.
  • Sivilceli yüze makyaj yapılmamalıdır: YANLIŞ: Akneli ciltleri cezalandırmak olur bu.Cilde uygun bakım ürünleriyle cilt temizliği yapıldıktan sonra yine akneli cilde özel bir fondötenle cilde makyaj yapılabilir. İşte asla atlanmaması gereken kural: gece mutlaka bu makyaj temizlenmeli, bakımı yapılmalıdır.
  • Saçlar ucundan sık sık kesilirse daha hızlı uzar: YANLIŞ. Sadece kırıkları aldırmak için saçlar uçlarından kesilir ve bu saç tellerinin daha düzgün görünmelerini sağlar. Sık kestirme saçın uzama hızını etkilemez, saçlar sadece yazın daha hızlı uzarlar, bu da hormon salgılanmasıyla ilgilidir.
  • Güneş sivilceleri yok eder: YANLIŞ: Bronzlaşma ve yaz nedeniyle cildin kalınlaşması ve kuruması yüzünden sivilceler görünmez, ama yaz biter bitmez birden ortaya çıkarlar. Bu yüzden güneşten korunmak ve dikkatli güneşlenmek gerekir.
  • Arındırma bronzlaşmayı alır: YANLIŞ: Arındırma işlemleri bronzluğu almaz, aksine ölü hücrelerin cilt yüzeyinden atılımını hızlandırarak daha güzel ve kalıcı bir bronzluk sağlar
  • Güneşte ne kadar kalınırsa o kadar bronzlaşılır. YANLIŞ:  Cildin güneş ışınlarına tepkisidir bronzlaşmadır ve cilt bir yere kadar kendini savunmak için bronzlaşabilir. Dolayısıyla güneşte kalınan 45 dakika bronzlaşırsınız, sonra cilt doygunluğa ulaşır ve daha fazla güneşte kalınırsa cilt yanık olma riskiyle karşılaşır.
  • Gölgede tamamen koruma altındayız. YANLIŞ:Güneş ışınları yansıyarak size ulaşıyor. Örneğin kumsalda % 20, SU üzerinde % 5 ( bu en sinsi ışınlardır, zira suyun serinliğine kanarak daha fazla güneş ışınlarına maruz kalırsınız), en güçlü yansıma da karda olanı: % 85. Yani gölgede bile yanabilirsiniz ve hatta yanık riski vardır.
  • Bronzlaştım koruma altındayım. YANLIŞ: Evet bronzluk cildinizi daha iyi korur güneş ışınlarına karşı ama, yaşlanmaya karşı korumaz. Bronzlaştıkça koruma faktörünü indirerek yaşlanmaya karşı da cildinizi korumalısınız.
  • Yüksek koruma faktörlü ürün daha az aralıklarla tekrarlanır. YANLIŞ: Unutmayın ki kurulanırken koruyucu ürününüzü de siliyorsunuz. UV ışınlarından cildinizi korumak için yapmanız gereken şey. yeterince koruyucu ürün uygulamaktır. Genelde tüm cildinize her iki saatte bir, yoğun güneşlenmelerde her saatte bir, ayrıca her sudan çıktıktan sonra, kurulandıktan sonra ve hatta terlediğinizde bile güneş korumalı ürününüzü sürmelisiniz..
Aydan Sümercan
www.icerikfabrikasi.com

Zeytinyağı Mucizesi

Çanakkale’den İzmir yönüne doğru giderken Ayvacık’a bağlı Küçükkuyu’da Adatepe Zeytinyağı Müzesi dikkat çeker. Özellikle tatilcilerin merakla gezdiği bu müzede zeytinyağının üretim aşamalarına tanık olabilirsiniz.

 Zeytinyağının da müzesi mi olur demeyin, oluyor; Adatepe Zeytinyağı Müzesi onlardan biri. 

Elbette zeytinciliğin tam kalbinde yani Ege kıyısında. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu’da kurulan ilk Türk zeytinyağı müzesi Adatepe, 2001’den bu yana ziyarete açık. Aynı zamanda bir zeytinyağı fabrikası olan ve aktif olarak üretim yapan müze terk edilmiş bir haldeyken restore edilerek faaliyete geçirilmiş. 

Zeytinin toplandığı andan yağının çıkarılıp şişeye gireceği ana kadar tüm aşamalarını küçük bir gezintiyle öğrenmek isteyenler için Adatepe Zeytinyağı Müzesi keyifli bir mekan.

Fabrikanın sahipleri, ilk etapta yalnızca kendileri ve yakın dostları için zeytinyağı üretiyormuş. 

Ancak ürettikleri zeytinyağları o kadar beğenilmiş ki, ünü gün geçtikçe yayılmış ve sonunda ticarete başlayıp üretimi geliştirmişler. 

Kendi logolarını taşıyan özel cam şişelerde piyasa sürülen zeytinyağları, fabrikanın sahiplerinin memleketi “Adatepe” ismini almış.


Zeytinin halleri

Adatepe Zeytinyağı Müzesi’ni dolaşıp da zeytinyağının nasıl yapıldığını öğrenmeden dönmek olur mu? 

İyi bir zeytinyağı için öncelikle tam olgunlaşmamış halde toplanması gerekiyor zeytinlerin. 

Eğer olgunlaşıp, bozulmaya yüz tutarsa meyvemsi tadını yitiriyor zeytinler. 

Bu nedenle zeytinlerin, ağaçtan toplandığı gibi baskı için kullanılan “taş”a hemen aktarılması gerekiyor.

Taş baskı tekniği uygulanan en eski ve hatta en ilkel yöntem. Ancak sunduğu lezzet harcanan emeğe değiyor. Bugün birçok yerde makinelerin yaptığı bu işi eskiden taş değirmenler yapıyormuş. Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nde de bu değirmenleri görmek mümkün. 

Bugün de taş baskı yöntemiyle halen üretim yapanlar var. Silindir şeklindeki büyük granit taşlarla ezilen zeytinler püre haline getiriliyor. Bu esnada zeytinler havayla temas ediyor. Modern sistemlerde ise bu işlem tamamen kapalı olarak yapılıyor. Muhtemelen taş baskı zeytinyağlarının daha lezzetli olmasının nedenini de bu. Sonraki aşamada ise püre haline getirilen zeytinler kolay sızdıran torbalara koyularak süzülüyor. 

Burada torbalardan “sızan” zeytinyağı karanlık odalarda dinlendiriliyor ve pamuk filtrelerden geçirildikten sonra şişeleniyor. Kalan zeytin hamuru ise birkaç kez daha sıkılıyor. Ancak bu defa sıcak su kullanılarak yapılıyor sıkım işlemi. İkinci sıkımdan çıkan yağın kalitesi biraz daha düşük. İlk sıkıma “soğuk sıkma” deniliyor.

Semra Altıntop 
www.icerikfabrikasi.com