Andrew W. Saul / www.doctoryourself.com
Lesitinin
İngilizce doğru tellafuzu
“LESS-A-THIN” ‘dir.
(Daha ince / zayıf anlamındadır).
Anlamını hatırlamakta hiç zorlanmazsınız,
çünkü lesitin aldıkça,
olduğunuzdan daha zayıf görünürsünüz!
Bir çorba kaşığı lesitin granülünde; (7,5 gram) yaklaşık 1700 mg fosfatidil kolin, 1000 mg fosfatidil inositol ve yaklaşık 2200 mg linoleik asit gibi esansiyel yağ asitleri bulunur.
Ayrıca, Omega-3 linolenik asit gibi değerli balık yağı da içermektedir. Günlük beslenme düzenimizde bu değerli maddelerden birinin ya da daha fazlasının az miktarda da olsa bulunması istisna değil, bir kuraldır.
- Lesitinin tadı kötüdür.
- Peki, ne kadar kötü?
Lesitinin kapsül şeklinde olanları en çok rağbet görenlerdir. Bu kapsüller sağlıklı gıda mağazalarında satılır ve kuşkusuz uygundur ama aynı zamanda da pahalıdır.
Bir çorba kaşığı lesitin almak için bile 8-12 kapsül almanız gerekecektir!
Günlük tamamlayıcı dozun üç ya da daha fazla yemek kaşığı olduğu düşünüldüğünde bu, bir sürü kapsül yutmak demektir.
Sıvı lesitin biraz daha ucuzdur.
Sıvı lesitin için damak tadı elde etmek şart diyebiliriz.
Kaşığınızı önce süte ya da pekmeze batırırsanız tadına daha kolay alışırsınız.
Sıvı lesitini aldıktan sonra da yine ağzınıza yine herhangi bir süt ürünü ya da pekmez atmanız akıllıca olacaktır. Sığır ve koyun beyni de lesitin için mükemmel bir kaynaktır ama onları tavsiye etmemi beklemeyin.
Yeterli miktarda lesitini kolayca almanın en iyi yolu muhtemelen lesitin granülleri kullanmaktır. Granülleri meyve suyunun ya da sütün içine karıştırıverirsiniz.
Granüller erimez ama içtiğiniz sıvıyla birlikte yutuverirsiniz. Üstelik lesitin granüllerini soğuk yiyecekleri süslemede de kullanabilirsiniz. Aklıma hemen dondurma geliyor! Ayrıca, yoğurdun içine karıştırıldığında da tadı fena değildir.
Lesitin granüllerini sıcak yiyeceklerin içine koyarsanız granüller erir, o zaman sıvı lesitin almış olursunuz.
Eğer bu “kafa patlatan” açıklama sizi hâlâ rahatsız ediyorsa tüm lesitin takviyelerinin soya fasulyesinden elde edildiğini bilmenizde fayda var. Soya fasulyesine alternatif başka bir kaynak da yumurta sarısıdır. Yumurta sarısını az pişmiş (rafadan) olarak yerseniz genelde daha fazla faydasını görürsünüz.
tüm zamanların en sağlıklı ve en keyifli seçimleri...
Lifetimetr; Türkiye'den bir sesleniş!... İyi bildiklerimiz, güzel gördüklerimiz, gerçekleştirilebilir hayallerimiz, ispatlanmış doğrularımız ve insanlığın hayrına olacak seçimlerimizin paylaşım yeri...Bu blogda; hekimlerden sanatçılara, gençlerden orta yaşlı gençlere kadar pek çok kesimden katılımcıların mesaj ve paylaşımları;değerlendirmenize sunuluyor. Hepinize "DİNÇ | GENÇ | MUTLU" günler, life time:)
8/02/2015
Zayıflamak İçin Lesitin Granülleri
Soya
Lesitin Granüllerinin Faydaları Nelerdir?
Gord Kerr - Jill Corleone / www.livestrong.com
Karaciğer ve kalın bağırsağın mukus tabakasının önemli bir bileşeni tarafından üretilen lesitin, fosfolipidler olarak bilinen yağda çözünür üç tip molekülden oluşmaktadır.
Lesitin kolin ve inositolden oluşan bir yağ tipidir. Vücutta
hücre membranlarının bir ana bileşeni olarak lesitin, hücrelerinize girip
çıkanları düzenlemeye yardımcı olur. Lesitinin bir kısmı vücutta üretilir,
gerisini de beslendiğiniz gıdalar yoluyla alırsınız.
Lesitin takviyeleri üreticileri günlük
beslenmenize lesitin granülleri eklemenin kilo kaybına yardımcı olmasının nedenlerini aktarırlar.
Gord Kerr - Jill Corleone / www.livestrong.com
Karaciğer ve kalın bağırsağın mukus tabakasının önemli bir bileşeni tarafından üretilen lesitin, fosfolipidler olarak bilinen yağda çözünür üç tip molekülden oluşmaktadır.
Bu moleküller hücre zarları için önemli
yapı taşlarıdır ve kolesterol ve trigliserid ile birlikte hücre iletişimini
kolaylaştırmaya ve hücrelerin birbirine yapışmasını önlemeye yardımcı olur.
Soya fasulyesi lesitin açısından zengindir ve soya lesitin granüllerinde
kullanılır. Soya granülleri, hücre zarlarında doğal olarak bulunan tüm maddeleri
ihtiva eden doğal bir bileşiktir.
Zayıflamak İçin
Lesitin Granülleri
Bu yağ, yumurta sarısı,
balık, soya ve fasulye gibi çeşitli gıdalarda bulunur ve Vanderbilt
Üniversitesi’ne göre yeterli miktarda lesitin almalısınız.
Lesitin takviyeleri granüller
dahil olmak üzere çeşitli şekillerde mevcuttur ve kullanıma uygundur.
Lesitinin kandaki yağın taşınmasında önemli bir rol oynadığı gerçeği bu
iddiaları desteklemektedir.
Lesitin granülleri almanın kilo kaybına yardımcı
olmasının yanında sağlık açısından da birtakım faydaları var. 2008 yılında
yapılan bir araştırma lesitin takviyesinin, kolesterol ve trigliseritler dahil
olmak üzere kandaki lipid düzeylerini düşürmeye yardımcı olduğunu ve lipid
metabolizmasında rol oynadığını bildiriyor. Kolesterol ve trigliserid
düzeylerinin iyileştirilmesi kalp sağlığını geliştirir ve kalp hastalığı
riskini azaltabilir.
Beslenme alışkanlığında lesitin granül takviyelerine
yer vermenin Alzheimer ve demans hastası olan kişilerde hafızayı güçlendirdiği
ve ruh halini iyileştirdiğine dair de kanıtlar bulunmaktadır..
7/22/2015
ISTANBUL BOGAZINDA...
LifeTIME CEO’su Sergio Diaz; Türkiye LifeTIME ekibi ile Boğazın muhteşem esintisinde
verimli bir toplantı gerçekleştirdi.
LifeTIME; Nutraceutical grubuna bağlı, Dünya’nın önde gelen besin takviyeleri markası olduğunu aktaran Diaz; Nutraceutical'ın bünyesinde 52 markayı ve 9,000 ürünü barındırdığını belirterek; tüm Türk halkına, «doğal ürünlerle»ömür boyu sağlık diledi.
MÜZİK EŞLİĞİNDE BOĞAZ FOTOLARIMIZ İÇİN tıklayınız
7/14/2015
BAYRAM KARTLARI: Sağlık Bilincimize Katkılar
Bu bayram; bayram coşkusunu ve mesajımızı "birlikte paylaşalım" istedik. Sosyal Medya ekibimiz; sizler için 20 ayrı kart tasarladı.
INSTGRAM'da, WHAT'S UP'ta ve MOBIL mesajlarınızda kullanabileceğiniz ölçüler:
Ayrıca; sağlık elçileri olarak, bayramdaki yoğun şeker tüketimine dikkati çekebilmek üzere minik bir de hatırlatma ekledik. Bu ORTAK MESAJ (#şekeridozundayiyelim) çerçevesinde, aşağıdaki kartlardan istediğinizi bilgisayarınıza indirip,
eczanenizin ya da şahsınızın
- Facebook Profilinde
- Facebook zaman tüneli mesajında
- Instagram, Twitter hesaplarınızda
- Whats'up ve Email gönderilerinizde
PAYLAŞABİLİRSİNİZ.
Sağlıklı mutlu bir bayram dileğiyle, selam ve sevgilerimizle:)
FACEBOOK PROFİLİNİZ'de, TWITTER ve E-MAIL mesajlarınızda kullanabileceğiniz ölçüler:
INSTGRAM'da, WHAT'S UP'ta ve MOBIL mesajlarınızda kullanabileceğiniz ölçüler:
7/03/2015
Babanın Kolunu Kendi Beyninle Hareket Ettirebilirsin!
Dünyanın %20'sinde sinir hastalığı bulunuyor. Bu hastalıklar için tam bir tedavi bulunmuyor. Bu durumda yapılabilecek en iyi şeylerden birinin; eğitim sürecinde geriye giderek, "sinirbilimi" hayatın içine katmak olduğunu düşünüyor Neuroscientist Greg Cage!
Ve "elektrofizyolojinin" sinirsel bir devrimin gelişimini başlatacağını, gözler önünde sunduğu testle, kanıtlıyor bizlere..
VIDEO YU IZLEYINIZ: https://www.ted.com/talks/greg_gage_how_to_control_someone_else_s_arm_with_your_brain?language=tr
Greg Gage, beyin bilimini herkese erişilebilir hâle getirmeyi kendine amaç edinmiş. Bu eğlenceli ve biraz da ürkütücü videoda, sinirbilimci ve TED Kıdemlisi olan Greg, bir seyircinin özgür iradesini elinden almak için basit ve ucuz bir Kendin Yap seti kullanıyor. Bu bir hokkabazlık değil; gerçekten işe yarıyor. İnanmak için görmeniz gerek."
|
6/16/2015
15 Dakika Güneş Işığı Lütfen!
Nihayet
güneş sıcak yüzünü gösterdi bize, şimdi kış bakımlarını bir yana bırakıp güneş
ürünlerine ağırlık verme zamanı ama güneş ışınlarından ne kadar yararlanmalı,
ne kadar da korunmalıyız? Zira D vitamini sentezi için ona ihtiyacımız olduğunu
bazen unutuyoruz!
Uzun
yıllardan beri, giderek artan bir hızla güneş ışınlarının zararlarından
bahsediyoruz, fena halde güneşten korkar olduk ama kozmetik araştırmacıları
sayesinde geliştirilmiş güneş ürünleriyle ışınlardan korunarak güneşe
çıkabiliyoruz. Ama bir de madalyonun öbür tarafı var. Çünkü güneş, yavaşça
dünyaya yaklaşırken ışınlarıyla tüm canlıları kış uykusundan uyandırıyor,
doğada bir şenliktir başlıyor, bu arada bizi de yeniden yapılandırıyor.
Elbette onun
hücrelerimizin içine sızarak DNA yı bozan UV A ve B ışınlarından korunacağız,
ama korunmayı da abartmayalım, unutmayalım ki, D vitamini sentezini uyararak
kemiklerimizi yapılandıran da güneşin B ışınlarıdır...
İnsan ömrü
uzadı... Şimdi kimseye yaşlı denmiyor, çünkü zamana meydan okuyor kendimizi
sevmeyi ve korumayı öğreniyoruz. Ancak zaman işlevini yapıyor, organizma
giderek hızını kaybediyor, kimi önemli silahlarını da yitiriyor bu arada. Bazı
değerli maddeler organizma tarafından artık eskisi gibi üretilemiyor. Kemik
yapılanmasında önemli rolü olan D vitamininin kendi küçük görevi büyük ve
varlığı bizim için o kadar gerekli ki... Kemiklerimizin ilerki yaşlarında
süngere dönüşmemesi için D vitaminini hayatımızdan eksik etmemeliyiz.
İşte o zaman
da D vitamini sentezi için güneş ışınlarına ihtiyacımız var. Zira biz tek
başımıza yeterince D vitamini üretemiyoruz, bu yüzden de ilk gençlik yıllarından
itibaren D vitamini eksiğimizi dışarıdan takviye etmemiz gerekiyor.
Ne var ki
sadece yiyeceklerden aldığımız D vitamini sağlam kemiklere sahip olmak için
yeterli olamıyor, oysa güneş ışınları altında cilt D vitaminini üretmeye
başlıyor. Uzmanların açıklamasına göre 15 dakika güneşlenme sayesinde 10 000
ünite D3 vitamini üretiyoruz, oysa bir kaşık balık yağının bize sağladığı D3
vitamini sadece 1 360 ünite. Özellikle yaşlandıkça kemiklerin zayıflaması,
artık yapılandırılamaması yüzünden kırık riski ile karşı karşıya kalıyor
insanlar, üstelik sanıldığı gibi kemik erimesi dediğimiz bu zayıflama sadece
kadınları değil erkekleri de tehdit ediyor.
D vitamini
sadece kemikleri sağlamlaştırmakla da kalmıyor, kalbimizi koruyor ve kansere
karşı da güçlendiriyor bizi. Bu anlamda D vitamini aynı zamanda bir gençlik
iksiridir de diyebiliriz.
Bu arada
kemiklerimizi korumak için uzmanların önerilerine de kulak verelim:
- Öncelikle
güneşlenmemiz gerekiyor, ama UV ışınlarından korunmayı da
ihmal etmeden...
- D
vitamininden yana zengin gıdalar almalıyız...
- Ekvatora
yaklaştıkça güneş bize yakın duruyor ama uzaklaştığımız ölçüde de
kış aylarında güneşten yararlanamıyoruz o yüzden kış aylarında D vitamini
takviyesi yapmalıyız.
- Esmer
tenlerde pigmantasyon cildi güneşe karşı korumakta, ancak aynı zamanda
yeterli D vitamin sentezi yapamamakta, bu nedenle esmer tenlerde D vitamin
takviyesi daha önemli.
- Hareketsiz
kalmamalı, en azından günde yarım saat yürümeliyiz...
- Süt ve
balık, özellikle de somon balığı D vitamininden yana zengin gıdalar.
6/10/2015
LifeTIME Ekibi Gölyazı Bursa'da
#Gölyazı köyüne kısacık bir bakış... ( Gölün Üstü Köprü | Sandal Sefaları Bitmeden Gel | Yokuştaki Taş Evler | Göl Balığı | En Baba Leylek'ten Güle Güle. .)
6/03/2015
DOĞDUĞUMUZDA “ANNE SÜTÜ” KORUYOR, YA SONRA?
Her tıp
hekiminin fakülte yıllarında ilk öğrendiği şey 'sağlık' kelimesinin alamının, vücudun
fiziksel ve ruhsal yönden iyilik halinde olduğu açıklamasıydı.
Gerçekten hem fiziksel hem de ruhsal olarak “iyilik”durumunda mıyız?
Sanırım bu
sorunun cevabını sadece o gün içinde yaptıklarımıza bakarak verebiliriz. Mesela
bir gün içinde yaptıklarımızı ele alalım. Sabah uyanıyoruz içinde kimyasallar
olan şampuan, duş jeli, diş fırçası ve deodorant ile güne başlıyoruz. Daha
sonra çeşitli kremler, kozmetik ve parfüm ile daha iyi hissediyoruz. Çok
sevdiğimiz kıyafetleri, yapımında kanserojen maddeler bulunduğunu bilmeden
giyiyoruz.
Sıra geliyor
kahvaltı faslına. Kimi neredeyse tamamen yapay olan süt ile bir kase GDO'lu
mısır gevreğini tercih ederken, kimisi de içinde yok yok olan şarküteri
ürünleri ile klasik kahvaltıyı tercih ediyor. Sonra evden çıkıyoruz ve şehrin
trafiğini kucaklıyoruz. Sinir harbiyle dolu uzunca bir yolculuk sonrası artık
işteyiz. İş stresi ile dolu bir günün ardından eve geçiyoruz. Bir şeyler
atıştırdıktan (!) sonra mikrodalgada hazır satılan paketli mısırları patlatmaya
başlayıp bir film ile günü sonlandırıyoruz...
Gün içinde
yaptıklarımız buna çok benzer şeyler değil mi? Tabi ki günümüz koşulları ve
teknolojinin ilerlemesiyle ister istemez hepimiz daha sağlıksız beslenir, daha
hareketsiz yaşar olduk. 'Amişler gibi yaşamalıyız' tarzı ütopik bir muhabbet
açmak değil amacım. Sadece hayat boyu sadece hastalanırken doktora gitmek
yerine 'nasıl daha kaliteli yaşayabiliriz' fikrine değinmek istiyorum.
Her hekime
fakültede öğretilen ikinci şey ise 'koruyucu
hekimliğin önemi' dir. Doğduğumuzdan beri yapılan kontroller, aşılar hatta
anne sütü bile koruyucu hekimliğin temel taşlarıdır. Peki ya büyüdükten sonra
ne kadar korunuyoruz?
Bildiğimiz
gibi kronik hastalıklar başta olmak üzere tüm hastalıkların sebebi genetiğimiz
ve yaşam tarzımızdır. Malesef tıp, genetik sorunlara çözüm bulacak kadar
ilerlemese de yaşam tarzımızı belirlemek hala bizim elimizde. Yapacağımız küçük
değişiklikler ile hem beden hem ruh sağlığımızı koruyarak, aynı zamanda yaşam
kalitemizi de arttırabiliriz.
Mesela
klasik diyetler yerine kişiye özel beslenme programı ve beslenme eğitimi ile
hem hayat boyu nasıl besleneceğinizi öğrenip, hem de yaşam tarzınıza ve uyku
saatlerinize uygun bir beslenebilirsiniz.
Düzenli spor
yapamasanız bile küçük egzersizler, kısa yürüyüşler, hatta en kötü bir önceki
durakta inip yürümek bile çok fark ettirecektir.
Düzenli
check-up yaptırarak, hastalıkları erken evrede yakalama şansınız artar. Ayrıca
bu tetkikler sırasında, vücudunuzda
eksik olan vitamin ve mineralleri tespit edip, dışarıdan besin takviyeleri
alarak, azalanları yerine koyarak metabolizmanızı dengeleyebilirsiniz. Böylece
tedavi şansı artarken, sizin de yıpranma oranınız düşer.
Dr. Şelale
Derya
www.icerikfabrikasi.com
5/28/2015
2020 Sonrasına İleri Sarma
“Physics of
the Impossible” (2008) ve “Physics of the Future” kitaplarının yazarı ünlü
fizikçi ve fütürist Dr. Michio Kaku 2020 sonrası dünyayı tasvir ediyor...City
University of New York profesörü Dr. Michio Kaku’nun geleceğin dünyasıyla
ilgili anlattıkları, hem hayatımızın hem de iş dünyasının nasıl
şekilleneceğiyle ilgili çarpıcı ipuçları veriyor.
Teorik fizik
profesörü olan Kaku, öyle sıradan biri değil. Harvard fizik bölümünü
birincilikle bitirmiş ve kendine Einstein’ı örnek alarak onun çalıştığı
konularda çalışmış. Şimdilerde kuantumcu, fütürist ve popüler bilimci olarak
tanınıyor. Kuantum alanında “Sicim alanı kuramı” ve “süpersicim kuramı” olarak
anılan iki önemli teorinin de sahibi. Dünyanın en zeki bilim insanları arasında
gösterilen Kaku’nun popüler olmasının nedeni, pek çok radyo ve TV programına
katılması, belgesellere konuk olması, makaleler yazması ve New York Times en
çok satanlar listesine giren “Physics of the Impossible” (2008) ve “Physics of
the Future” (2011) adlı iki kitap... 2014’te ise “The Future of the Mind” adlı
kitabını çıkarttı.
Geleceğin teknolojileri ve iş
modelleri
Peki,
geleceğin teknolojileri hangi teknolojiler? Elbette bilgisayar ve iletişim
teknolojileri zaten elde var bir... Diğerlerini ise biyoteknoloji, yapay zeka,
nanoteknoloji ve kuantum çağı olarak sayıyor Kaku. Bu aşamadan sonra, tıpkı
müzik ve eğlence endüstrisi gibi tüm sektörlerin tek tek dijitalleşeceğini
anlatıyor.
Peki, her
sektörün “dijitalleşmesi” nasıl mümkün olacak? Yani müzik endüstrisinin,
sinemanın, medyanın yaşadığı dijitalleşme süreci örneğin, ulaşım, eğitim, tıp,
turizm gibi alanlara nasıl uyarlanacak?
Michio Kaku,
bizim de tahminlerimiz doğrultusunda kapitalizmin yeni bir büyüme dalgasına
gireceği tarih olan 2020 sonrasında, dünyaya milyarlarca çipin yayılacağını, bu
çiplerin yaşam biçimimizi bir daha geri dönülemeyecek şekilde değiştireceğini
düşünüyor. Bu döneme de “silikon ertesi çağ” veya “kuantum bazlı bilgisayar
çağı” adını veriyor. Kaku’ya göre bilgisayar ve internet 2020 sonrasında hem
her yerde, hem de hiçbir yerde olacak.
Halihazırda
“Google glass” örneğinde gördüğümüz internet gözlükleri sayesinde “Augmented
reality” yani “Artırılmış/zenginleştirilmiş gerçeklik” uygulamaları hayatımızın
bir parçası haline gelecek. “Gerçekliğin üzerine sınırsız sanal bilgi
bindirilmesi” olarak tarif edebileceğimiz sanal gerçeklik uygulamaları yalnızca
internet gözlükleriyle sınırlı kalmayacak. Bilgisayar o denli küçülecek ve
esnek hale gelecek ki, gözlük takmak istemeyenler aynı olanağa dijital kontakt
lenslerle erişecek. Peki, bu gözlükler ve lensler ne yapacak veya bunlarla ne
yapılacak?
Her şeyden
önce internet artık gözlüklerimizde ve lenslerimizde olacak. Görüntü tanıma
teknolojisi sayesinde gözlüklerimiz yüzleri tanıyacak, tanıdığı yüzlerin kimlik
bilgisini, Facebook veya Linkedin hesaplarından alıp gözümüzün önüne
getirebilecek. Yurtdışında isek veya bir yabancıyla konuşuyorsak, dinliyorsak
konuşma kendi dilimizde altyazı olarak gözümüzün önünden geçecek. Michio Kaku,
ses çözümleme ve anında çeviri yazılımlarıyla Çince’den İngilizce’ye artık
mükemmel çeviriler yapılabildiğini söylüyor. Kaku’nun öngörüleri yanında aynı
teknolojinin kullanıcılara sesli olarak da ulaşacağını düşünüyorum. Yani tıpkı
sesli simultane çeviri uygulamaları gibi bir takım artırılmış gerçeklik
uygulamalarının sesli olarak kullanımı da yaygınlaşacaktır.
Gözlük ve
lensler aynı zamanda dosya görüntülemek, dosya düzenlemek, ürün ve fiyat arama
gibi işlerde de kullanılacak. Yani alışverişe çıktığımızda, karşılaştırmalı
fiyatlar ve karşılaştırılmış ürün özellikleri hep gözümüzün önünde olacak. Yani
kısacası bu teknoloji sayesinde, her birimiz gözünün önünden sürekli bir takım
bilgiler geçen birer terminatör gibi olacağız. İnsanların işlerini, hobilerini,
ilişki durumlarını anında öğrenirken, yolda bizi bekleyen tehlikeleri,
çevremizdeki arkadaşları, hatta nesnelerin arkasını görebileceğiz.
Görüntüleme
teknolojisindeki bir diğer değişim de her yeri birer akıllı iletişim mecrası
haline getirecek olan esnek ekranlar olacak. Esnek ekranlı cep telefonları,
kağıt kadar ince ve ucuz bilgisayarlar hayatımızın bir parçası haline gelecek.
Bu sayede duvar kağıtlarımız ihtiyacımız olduğunda bizle konuşacak. Ne mi
konuşacak? Bedeninizdeki verileri anında alabilecek robo-doktorlar sağlık
durumunuzu izleyecekler ve örneğin duvar kağıdınızdan sizle konuşup
sağlığınızla ilgili tavsiyelerde bulunacaklar.
Michio Kaku,
bu uygulamaların sağlık harcamalarında ciddi bir düşüş sağlayabileceğini
söylüyor. Görüntüleme teknolojisinin neredeyse nano boyutlara inmesi, sağlık alanında da önemli gelişmelere neden olacak. Küçük hap kameralar sayesinde bugün oldukça zahmetli olan birçok işlem son derece kolaylaşacak. Akılı tuvaletler ve akıllı DNA cipleri sizi sürekli DNA taramasından geçirerek, kanser gibi hastalıkların oluşmasından on yıl önce sizi uyaracak.
Buna benzer şekilde, istediğiniz özel öğretmenler, sanal eğlence, üç
boyutlu oyunlar ve şu anda tahmin edemediğimiz birçok uygulama, evinizin ve
ofisinizin duvarlarında olacak. Bilgisayar ve ekranların kağıt kadar incelip
ucuzlaması, hayatımıza kağıt gibi kullanılıp atılabilen bilgisayarları sokacak.
Peki, bütün
bu gelişmeler karşısında girişimcilerin ne yapması gerekiyor? Michio Kaku,
değişime direnmeme ve değişimden faydalanma çağrısı yapıyor. Rekabetin
artacağı, müşterinin daha fazla bilgi ve veri işleme olanağının olduğu, yani
bugünkünden daha fazla kral olduğu günler bizi bekliyor. Bu ortamda hayatta
kalabilmek için de markaya ve konumlamaya daha fazla odaklanmak gerekiyor.
Bunun yanında pazarlamanın da veri madenciliğine ve büyük veri işlemeye de
önemli bir kaynak ayırması gerekiyor.
Güventürk Görgülü
www.icerikfabrikasi.com
5/25/2015
2.İstanbul Eczacılık Kongresi İzlenimleri
22-24 Mayıs 2015 tarihlerinde Grand Cevahir Otel’de ikincisi yapılan İstanbul Eczacılık Kongresi tamamlandı.
Farmasima Sağlık Hizmetleri;
2 marka
(LifeTIME Vitamin&Minerals ve
kongrede yerini
aldı.
İstanbul dışından da pek çok eczacının katıldığı kongrede; yapılan sempozyumlar arasında “Sağlık Politikalarının Genel Seçimlere Etkisi” konulu panel en çok ilgi gören oturum oldu.
İstanbul dışından da pek çok eczacının katıldığı kongrede; yapılan sempozyumlar arasında “Sağlık Politikalarının Genel Seçimlere Etkisi” konulu panel en çok ilgi gören oturum oldu.
Moderatörlüğünü Gazeteci Metin Uca’nın yaptığı panelde;
Araştırmacı Adil Gür, TTB öncel dönem başkanı Eriş Bilaloğlu, Doktor ve
Aktivist Mustafa Sütlaş, ESAM Başkanı gazeteci Sibel Güneş ve Eczacının Sesi
Dergisi G.Y.Yönetmeni Ecz Hakan Gençosmanoğlu yorumlarını aktardı.
Ayrıca; Kocaeli Eczacı Odası Başkanı Ecz Sinan Usta’nın moderatörlüğünü yaptığı “Eczacılığın Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri” paneli de ile izlendi.
Bu oturumda;
İzmir Eczacı Odası Başkanı EczTuncay Sayılkan, Bursa Eczacı Odası Başkanı
Kubilay Aydın, Gaziantep Eczacı Odası Başkanı İrfan Demirci, Diyarbakır Eczacı
Odası Başkanı Ferat Değer, Ankara Eczacı Odası Genel Skereteri Prof.Dr.Mustafa
Arslan yorumlarını sundular.
Dr. Ozan Batıgün’ün “Farmakoekonomi”
konusunda aktardıklarının da büyük ilgi gördüğü kongreye, Ali Poyrazoğlu da “Fark Yaratan Eczacı” sunumu ile renk
kattı.
Eczacı Ferişte Hacısüleyman ile Tanju Çaka’nın
ortaklığında kurulan LifeTIME Besin
Takviyelerinin Türkiye temsilcisi olan Farmasima Sağlık Hizmetlerinin standında;
Nordic Naturals markası öne çıkarıldı.
Nordic Naturals’ın “çok yüksek oranlarda ki biyoyararlılığını
gösteren literatür” eczacılar tarafından büyük merakla incelendi.
Omega 3 balık yağı doğrularının sıklıkla tartışıldığı bugünlerde; Omega 3 içeren “krille göre %382, somona göre %227 ve Omega’nın etil ester formuna göre de %47” daha fazla biyoyararlılığa sahip olan Nordic Naturals Ultimate Omega-3’ün Türkiye’de büyük ses getireceği ifade edildi.
Görüşülen eczacılar; “bu kadar yüksek oranda” faydası ispatlanan bir balık yağını, güvenle müşterilerine sunabileceklerini aktardılar.
Omega 3 balık yağı doğrularının sıklıkla tartışıldığı bugünlerde; Omega 3 içeren “krille göre %382, somona göre %227 ve Omega’nın etil ester formuna göre de %47” daha fazla biyoyararlılığa sahip olan Nordic Naturals Ultimate Omega-3’ün Türkiye’de büyük ses getireceği ifade edildi.
Görüşülen eczacılar; “bu kadar yüksek oranda” faydası ispatlanan bir balık yağını, güvenle müşterilerine sunabileceklerini aktardılar.
Kongre sırasında Farmasima standında; vitamin ve mineral alanında tüm Dünya’da en çok tercih edilenlerden olan LifeTIME Besin takviyelerinin “güçlü formülasyon”avantajına dikkat çekildi.
Vitamin, mineral ve bitki özlerinin son derece mükemmel birleştirildiği LifeTIME Besin Takviyelerinin; hedeflenen ana sorunu tam destekleyen formülasyonlarının, yan endikasyonlara da hitap eden içeriğiyle “çok ekonomik” olduğu vurgulandı. Benzer markalar da birkaç ayrı ürünle cevaplanabilecek konulara; LifeTIME serisinde, tek bir ürünle, etkin destek alınabildiği için "LifeTIME: ekonomik ve hesaplı" olarak tanımlanıyor.
5/17/2015
Doğru Bildiğimiz Yanlışlar
Günümüzde
her konuda olduğu gibi kişisel bakım ve güzellikle ilgili konularda da hızlı
iletişim sayesinde bilgi bombardımanı altındayız. Ancak bize ulaşan bilgilerden
hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu konusunda seçici olmak gerekiyor.
Unutmamalı ki sorunların çözümü kişiye göre, her bünyenin özellikleriyle ve
yaşam biçimiyle ilgili olarak farklılık gösterir. Ama genel olarak doğru bildiğimiz
yanlışları da gözardı etmemeli!
- Kahve içmek selülite yol açar: YANLIŞ: Kahve içmenin selülitle ilgisi yoktur. Aksine kafein zayıflatıcı ve selülit tedavilerine destek olan formüllere girip içeriğinde yer aldıkları ürünün cilde nüfusunu kolaylaştırıyor ve yağ dokusunun parçalanarak kullanılmasına yardımcı olur..
- Baldırlarda cildin dalga dalga olması selülittendir; YANLIŞ: Yere uzandığınızda baldırlardaki bu dalgalanma siliniyorsa ya da ayaktayken elinizle gerdiğinizde kayboluyorsa gördüğünüz dalgalanmanın nedeni sadece cildin gevşemesiyle ilgilidir.
- Portakal görünümü selüliti işaret eder:YANLIŞ: Her zaman değil, zira selülit başlangıç döneminde kendini göstermez, yüzeyde görülen selülit yerleşmiş bir selülittir. Başlangıçtaki selüliti, deriyi parmakların arasına aldığınızda fark edilir. Bu dönemde de selüliti kontrol altına almak daha kolaydır,
- Sauna fazla kiloları eritir: YANLIŞ: sauna sonrasında bir sıkılaşma hissedilir. Saunada sadece terlenerek su kaybedilir, yağlar erimez.. Ayrıca sauna sonrası bardak bardak su içilir, kaybedilen suyun kazanılması için, dolayısıyla sağlık kurallarına uyulan bir sauna seansı ile hiçbir şey kaybedilmez, toksinler sürülür sadece.
- Sabahları aç karnına limonlu su içmek zayıflatır: YANLIŞ. Limonun bağırsakları çalıştırıcı özelliği vardır, ancak soğuk ya da ılık suyun veya limonlu suyun zayıflatıcı etkisi yoktur.
- Her insan günde 1.5 litre su içmelidir. YANLIŞ: Evet, organizma için su çok gereklidir ve her gün yeterli miktarda su alınmalıdır. Ancak suyu birçok gıdadan da alıyoruz. Kişiye göre bu su miktarı değişir, su içmelisiniz ama bedeninizi iyi tanıyıp ne miktarda su içeceğinize siz karar vermelisiniz. Zira gereğinden fazla su, organizmada mineral kaybına yol açıp tansiyonu düşürür, böbrekleri yorar. Susadıkça için, ama susuz kalmayın.
- Sivilceli yüze makyaj yapılmamalıdır: YANLIŞ: Akneli ciltleri cezalandırmak olur bu.Cilde uygun bakım ürünleriyle cilt temizliği yapıldıktan sonra yine akneli cilde özel bir fondötenle cilde makyaj yapılabilir. İşte asla atlanmaması gereken kural: gece mutlaka bu makyaj temizlenmeli, bakımı yapılmalıdır.
- Saçlar ucundan sık sık kesilirse daha hızlı uzar: YANLIŞ. Sadece kırıkları aldırmak için saçlar uçlarından kesilir ve bu saç tellerinin daha düzgün görünmelerini sağlar. Sık kestirme saçın uzama hızını etkilemez, saçlar sadece yazın daha hızlı uzarlar, bu da hormon salgılanmasıyla ilgilidir.
- Güneş sivilceleri yok eder: YANLIŞ: Bronzlaşma ve yaz nedeniyle cildin kalınlaşması ve kuruması yüzünden sivilceler görünmez, ama yaz biter bitmez birden ortaya çıkarlar. Bu yüzden güneşten korunmak ve dikkatli güneşlenmek gerekir.
- Arındırma bronzlaşmayı alır: YANLIŞ: Arındırma işlemleri bronzluğu almaz, aksine ölü hücrelerin cilt yüzeyinden atılımını hızlandırarak daha güzel ve kalıcı bir bronzluk sağlar
- Güneşte ne kadar kalınırsa o kadar bronzlaşılır. YANLIŞ: Cildin güneş ışınlarına tepkisidir bronzlaşmadır ve cilt bir yere kadar kendini savunmak için bronzlaşabilir. Dolayısıyla güneşte kalınan 45 dakika bronzlaşırsınız, sonra cilt doygunluğa ulaşır ve daha fazla güneşte kalınırsa cilt yanık olma riskiyle karşılaşır.
- Gölgede tamamen koruma altındayız. YANLIŞ:Güneş ışınları yansıyarak size ulaşıyor. Örneğin kumsalda % 20, SU üzerinde % 5 ( bu en sinsi ışınlardır, zira suyun serinliğine kanarak daha fazla güneş ışınlarına maruz kalırsınız), en güçlü yansıma da karda olanı: % 85. Yani gölgede bile yanabilirsiniz ve hatta yanık riski vardır.
- Bronzlaştım koruma altındayım. YANLIŞ: Evet bronzluk cildinizi daha iyi korur güneş ışınlarına karşı ama, yaşlanmaya karşı korumaz. Bronzlaştıkça koruma faktörünü indirerek yaşlanmaya karşı da cildinizi korumalısınız.
- Yüksek koruma faktörlü ürün daha az aralıklarla tekrarlanır. YANLIŞ: Unutmayın ki kurulanırken koruyucu ürününüzü de siliyorsunuz. UV ışınlarından cildinizi korumak için yapmanız gereken şey. yeterince koruyucu ürün uygulamaktır. Genelde tüm cildinize her iki saatte bir, yoğun güneşlenmelerde her saatte bir, ayrıca her sudan çıktıktan sonra, kurulandıktan sonra ve hatta terlediğinizde bile güneş korumalı ürününüzü sürmelisiniz..
Aydan Sümercan
www.icerikfabrikasi.com
Zeytinyağı Mucizesi
Çanakkale’den İzmir yönüne doğru
giderken Ayvacık’a bağlı Küçükkuyu’da Adatepe Zeytinyağı Müzesi dikkat çeker.
Özellikle tatilcilerin merakla gezdiği bu müzede zeytinyağının üretim
aşamalarına tanık olabilirsiniz.
Zeytinyağının da müzesi mi olur demeyin,
oluyor; Adatepe Zeytinyağı Müzesi onlardan biri.
Elbette zeytinciliğin tam
kalbinde yani Ege kıyısında. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu’da
kurulan ilk Türk zeytinyağı müzesi Adatepe, 2001’den bu yana ziyarete açık.
Aynı zamanda bir zeytinyağı fabrikası olan ve aktif olarak üretim yapan müze
terk edilmiş bir haldeyken restore edilerek faaliyete geçirilmiş.
Zeytinin
toplandığı andan yağının çıkarılıp şişeye gireceği ana kadar tüm aşamalarını
küçük bir gezintiyle öğrenmek isteyenler için Adatepe Zeytinyağı Müzesi keyifli
bir mekan.
Ancak ürettikleri zeytinyağları o kadar beğenilmiş ki, ünü gün
geçtikçe yayılmış ve sonunda ticarete başlayıp üretimi geliştirmişler.
Kendi
logolarını taşıyan özel cam şişelerde piyasa sürülen zeytinyağları, fabrikanın
sahiplerinin memleketi “Adatepe” ismini almış.
Adatepe
Zeytinyağı Müzesi’ni dolaşıp da zeytinyağının nasıl yapıldığını öğrenmeden
dönmek olur mu?
İyi bir zeytinyağı için öncelikle tam olgunlaşmamış halde
toplanması gerekiyor zeytinlerin.
Eğer olgunlaşıp, bozulmaya yüz tutarsa
meyvemsi tadını yitiriyor zeytinler.
Bu nedenle zeytinlerin, ağaçtan toplandığı
gibi baskı için kullanılan “taş”a hemen aktarılması gerekiyor.
Taş baskı
tekniği uygulanan en eski ve hatta en ilkel yöntem. Ancak sunduğu lezzet
harcanan emeğe değiyor. Bugün birçok yerde makinelerin yaptığı bu işi eskiden
taş değirmenler yapıyormuş. Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nde de bu değirmenleri
görmek mümkün.
Bugün de taş baskı yöntemiyle halen üretim yapanlar var.
Silindir şeklindeki büyük granit taşlarla ezilen zeytinler püre haline
getiriliyor. Bu esnada zeytinler havayla temas ediyor. Modern sistemlerde ise
bu işlem tamamen kapalı olarak yapılıyor. Muhtemelen taş baskı zeytinyağlarının
daha lezzetli olmasının nedenini de bu. Sonraki aşamada ise püre haline
getirilen zeytinler kolay sızdıran torbalara koyularak süzülüyor.
Burada
torbalardan “sızan” zeytinyağı karanlık odalarda dinlendiriliyor ve pamuk
filtrelerden geçirildikten sonra şişeleniyor. Kalan zeytin hamuru ise birkaç
kez daha sıkılıyor. Ancak bu defa sıcak su kullanılarak yapılıyor sıkım işlemi.
İkinci sıkımdan çıkan yağın kalitesi biraz daha düşük. İlk sıkıma “soğuk sıkma”
deniliyor.
www.icerikfabrikasi.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)